Son kanıtlar geldikçe, besin takviyelerinin COVID-19 hastalarında destekleyici bir rol oynayabileceği daha çok vurgulanıyor. Vitamin D, C, E, Çinko ve omega-3 yağ asitleri gibi takviyelerin günlük tavsiye edilenden daha yüksek besin dozlarının uygulanması, bireylerde SARS-CoV-2 viral yükünü ve hastanede kalış süresini potansiyel olarak azaltarak yararlı bir etkiye sahip olabiliyor. Bu besinler, antioksidan özellikleri ve immünomodülatör(bağışıklık yanıtı düzenleyici) etkileri ile bilinir. Eksiklikleri bağışıklık fonksiyon bozukluğuna neden olabilir ve patolojik enfeksiyona yatkınlığı artırabilir. Aslında, vitamin ve minerallerin beslenme yetersizliği, yaşlılar gibi COVID-19 hastalarının yüksek riskli gruplarında gözlenmiştir, bu da morbidite ve mortalite riskini arttırmaktadır .
D vitamini, hem azalmış enfeksiyon oranları hem de hastalar için daha iyi sonuçlar ile ilişkilidir. D vitamini, katelisidin ve defensinler gibi anti-mikrobiyal peptitlerin ekspresyonunu uyararak doğuştan gelen hücresel bağışıklığı artırır. Defensinler sıkı ve aralıklı bağlantıları korur, yapışır ve anti-oksidatif genlerin ekspresyonunu artırır. İnfluenza gibi virüslerin epitelyal sıkı bağlantıların bütünlüğüne önemli ölçüde zarar verdiği ve enfeksiyon ve pulmoner ödem riskini artırdığı bilinmektedir. D vitamininin bu bağlantıların bütünlüğünü koruduğu bilinmektedir. D vitamini ayrıca süperoksit üretimini, fagositozu ve bakteriyel yıkımı artırırken monositlerin makrofajlara farklılaşmasını da teşvik eder.
D vitamini takviyelerinin viral enfeksiyonun görülme sıklığını ve şiddetini azaltmaya yardımcı olduğu bilinmektedir ve üst solunum yolu enfeksiyonu ile serum 25-hidroksivitamin D seviyeleri arasında ters bir ilişki vardır. D vitamininin SARS ‐ CoV ‐ 2 enfeksiyonuna karşı etkisi henüz gösterilmemiş olsa da, takviye potansiyel olarak proinflamatuar sitokinleri azaltabilir ve daha sonra COVID-19 hastalarında akut solunum sıkıntısı sendromu ile ilişkili mortaliteyi sınırlayabilir.
D vitamini eksikliğinin COVID-19 enfeksiyonunun sıklığını ve şiddetini artırdığı öne sürülmüştür. COVID-19 hastalarının, kontrollerindekinin yarısı kadar ortalama plazma konsantrasyonları ile daha düşük D vitamini seviyelerine sahip olduğu defalarca gösterilmiştir.
C vitamini, hastalığın seyrini kısaltabilir ve semptomların şiddetini azaltabilir. C vitamini veya askorbik asit, insan vücudunda sentezlenemeyen suda çözünür bir besindir. C vitamini, reaktif oksijen türlerini (ROS) temizleyebilen bir antioksidan görevi görür, böylece proteinler, lipidler ve nükleotidler gibi biyomolekülleri oksidatif hasar ve işlev bozukluğundan korur. C vitamini, plazmadakinden 50-100 kat daha yüksek konsantrasyonlarda lökositlerde birikir. Enfeksiyon sırasında lökositlerde bulunan C vitamini hızla kullanılır.
C vitamininin bulaşıcı hastalıkta koruyucu bir fayda sağladığı iyi bilinmektedir. Aslında, takviyenin solunum savunma mekanizmalarını desteklediği, viral enfeksiyonları önlediği ve sürelerini ve şiddetini azalttığı ve grip benzeri semptomları iyileştirebilen anti-histamin özelliklerine sahip olduğu bilinmektedir. İlginç bir şekilde, pnömoni veya tüberküloz gibi akut solunum yolu enfeksiyonu olan hastalarda plazma C vitamini konsantrasyonları azalmıştır ve C vitamini desteği yaşlı hastalarda pnömoninin şiddetini ve süresini azaltır. Solunum yolu enfeksiyonuna karşı bu önemli koruyucu etki, COVID-19 için tercih edilme sebebidir.
E vitamini, çinko ve selenyumun viral enfeksiyondan kurtulmaya yardımcı olduğu bilinmektedir ve COVID-19′ da etkinliği olabilir.
Hem E vitamini hem de selenyum, T hücrelerinin sayısını arttırmak, mitojenik lenfosit tepkilerini arttırmak, IL-2 sitokin salgılanmasını arttırmak, NK hücre aktivitesini arttırmak ve enfeksiyon riskini azaltmak için anti-oksidan yollarla hareket eder. Selenyum ve E vitamini takviyesinin de solunum yolu enfeksiyonlarına direnci artırdığı gösterilmiştir. Karma tokoferollerin, bu besinler için reseptör aralığı nedeniyle tek başına α-tokoferolden daha etkili olduğu da önemli bir detay..
Çinko, bağışıklık dahil olmak üzere birçok biyolojik süreçte yer alan önemli bir eser mineraldir ve viral enfeksiyona hem doğuştan gelen hem de kazanılmış yanıtlarda hayati önem taşır. Çinko eksikliği, proinflamatuar sitokinleri önemli ölçüde artırır ve akciğer dokusunun yeniden şekillenmesi not edilir, bu etki kısmen çinko takviyeleri ile karşılanmıştır.
Çalışmalar, çinko desteğinin, alt solunum yolu enfeksiyonu gibi COVID-19 ile ilgili semptomları azaltabildiğini göstermiştir. Bu etkilerin viral uncoating, bağlanma ve replikasyonun inhibisyonundan kaynaklandığı ve COVID-19 ile ilgili olabileceği öne sürülmüştür.
Magnezyum eksikliği, azalmış bağışıklık hücresi aktivitesi ve COVID-19 ile ilişkili sitokin fırtınasının patolojisinin merkezinde olan IL-6 dahil olmak üzere artan enflamasyon ile ilişkilidir. Magnezyumun, in vivo hormon seviyelerini düzenlediği gösterildiğinden, D vitamini fizyolojisi ile de bir ilişkisi olduğu bilinmektedir. Bu, magnezyumun D vitamini ve COVID-19 sonuçları arasındaki yararlı ilişkide bir rol oynadığını öne sürebilir.
Omega-3 yağ asitleri, çoklu doymamış yağ asitleridir ve eikosapentaenoik ve dokosaheksaenoik yağ asitlerini içerir ve bağışıklık ve iltihaplanma üzerinde olumlu etkilere sahip olduğu iyi bilinmektedir. Ek olarak omega-3 yağ asitleri, influenza virüsü replikasyonunu inhibe ederek anti-viral etkiler de sergiler. European Society for Parenteral and Enteral Nutrition uzman beyanına göre, omega-3 yağ asitlerinin kullanımı COVID-19 hastalarında oksijenasyonu iyileştirebilir, ancak kesin kanıtlar hala eksiktir denir. Ancak diğerleri, hücresel zarların hasara karşı artan duyarlılığı nedeniyle oksidatif stres ve inflamasyonda karşı-sezgisel bir artış gösteren kanıtlara atıfta bulunarak, omega-3’lerin COVID-19 hastalarında kullanımında dikkatli olunmasını önermişlerdir. Doğrulanmış çalışma verileri elde edilinceye kadar, bu popülasyonda özellikle yüksek dozlarda takviye dikkatle yapılmalıdır.
Bir eczacı olarak bilimsel veriler ışığında kişiye özel süre ve dozlarda vitamin-mineral ve omega3 desteklerinin kullanımını danışanlarıma öneriyorum.
Ancak aşırı doz #Omega3 ten uzmanlar kaçınmış, yine çok yüksek ünite dozlarda #Dvitamini kemik kırığı riskleri yaratabiliyor, doz konusunda mutlaka uzman öneri-gözlemi olmalı, ezbere duyumlar, bazı uzman/kişilerin özellikle sosyal medyada dozlama önerilerine dikkat etmeli.
Aynı şekilde micro dozda hassas #selenyum dozları dikkatli ve sınırlı kullanılmalı, tehlikeli olabilir, kişiye uygun doz için doktora danışılmalı
E vitamini klinik şartlar gerektirdiğinde doktor kontrolünde takviye edilmeli, günlük yaşamda E vitamin takviye kullanımına gerek yok, beslenme ile alınabilir.